İşbu bir kağıda dökülme yazısı

Deneme tahtasının üzerindeki kurşun deliklerini ve bomba seslerini sökemezsiniz. Sen yazmıyorken de kağıt oradadır. Bembeyaz bir kağıtla karşı karşıya kaldığın anda ürkütücü olan kağıdın beyazlığı değil senin çıplaklığındır. Sen zaten çoktan aktarmışsındır binlerce şeyi gözlerinle. Kağıda dokunduğunda o almıştır anlatılacakları bütün içtenliği ile.

Harfleri dizmek çok sıkıntılı bir süreç değildir. Sıkıntılı olan düşünceyi bilmektir. Evet, bütün her şey o bilme kısmındadır. Kendinize ait, düşüncenize ait net bir tahlil yaptığınız anda, bilirsiniz. Bildiğiniz şeyi anlatmak da çok zor değildir. Ne kadar bildiğinizdedir bütün konu. Havanın soğuk olduğu bilgisini karşı tarafa anlatmanın en basit noktası hava soğuk gibi iki günlük kelimenin kullanımıdır.

Yapmaktır yani. Yapmaktır basit olan.

Ama çok az insanın anladığı bir nokta var. Ki her şey zaten orada dönüyor.

Yapmadan önceki noktadadır hayat. Bütün bilgi oradadır zaten. Kuluçka budur. Hamilelik budur. Bahar ayı budur. Güneş doğmadan ya da batmadan önceki andır. Ölmeden önceki andır. Tam o an diye asla bir şey söz konusu değildir. Saniyelerin kendi içinde geçmiş ve gelecek olan saniyeye dair bilgi taşımasından ve her saniyenin kendi içinde tekrar tanımlanmasına gerek olduğundan ve geleceğe dair hiçbir şeyi elde etmek mümkün olmadığından, elinizde kalan yegane şey o andan biraz önceki zaman dilimidir.

Her şey oradadır, zaman oradadır, hikaye oradadır, hayat oradadır.

Ve bunu anladığınız an bir şeyler yapmak üzere olduğunuz andır.

Kağıda bir daha bakıp beyninizin içine sokun ellerinizi.

Bilgi orada.

Sonrasında harfler çoktan dizgiye girdi bile…

rüzgarkanat